15 Aralık 2012 Cumartesi

kötü son hepsi bu

aşkına da meşkine de
dur dur güzel başladın söze
zira güzel başlangıçları severim
hadi o vakit
aşka meşke içelim
kaldır kadehini

-sana bakmanın şerefine-

28 Kasım 2012 Çarşamba

kundurasi boyali yarim

kundurasi boyali yarim
bayirdan asagi bosa tak aksin
aksin küçüle küçüle sesin solugun

tirnagi ojeli yarim
ikisini boyayip uçünü unutmayì oynayan yarim
uzat saçlarini aksin sirtina dogru dagin
aman ha
tokalari rengarenk yarim
çekme sürmeyi
zira kararmasin gözlerin

artik uniforma giymeyecek çocuklar
antimilitarist yarim

-buralar epey soguk-

-soba gibi mevsimlik olmasin sicakligimiz-

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Kapatmalıyım

soluksuz ve çok ince konuşuyordu. sesi o kadar içten ve sıcak geliyordu ki adı Ayla imiş.


-İyi günler. Ayla ben biraz vaktiniz varsa  sizi ... bankamızın çok avantajlı kredi kartı hakkında 
bilgilendirmek istiyordum.
-Buyrun.
-Güneş bey


o kadar etkileyici bir ses nasıl olur arkadaş. sakin ol Yüksel belli etme
sonra kendini kötü hissetmesini istemezsin dimi.


-Size güneş Bey mi desem Yüksel Bey mi?
-Önemli değil ikisi de benim sonuçta
-Peki.


sen hep konuş Ayla susma şuan iliklerime kadar sarsılıyorum sesinin her tınısında


-Yüksel Bey bilmem ne kartımızla yapacağınız her alışverişte isterseniz ayakkabı bağcığı alın 13 taksit yapabiliyorsunuz. Her alışverişte ekstra yüzde sıfır nokta bilmem kaç sıfır 5 puan birikiyor.Bu puanlarınızla at yarışı bile oynayabilirsiniz.


ses çıkarma Güneş ses kaydı yapılıyordur şimdi çok ukala ve bilmiş görünme. az bekle nasılsa birşeyler soracak işte o zaman kapatalım artık daha fazla sürdürmeyelim artık birbirimize göre değiliz dersin. 


-Yüksel Bey size herhangi bir güvenlik sorusu sorarak yormayacağım. siz bu kartı almayı onayladıktan sonra en geç bir buçuk hafta içinde kapınızda olacak. onaylıyor musunuz efendim?
-bana sadece Güneş yada Yüksel de efendime beye gerek yok.
-peki Yüksel.


sen hep Yüksel de. Bana bak hikaye anlat, çay demle bana. elini tutmamı iste benden


-Aylacım ben kredi kartı kullanmıyorum ve kullanmayı düşünmüyorum.
-Efendim bana Ayla Hanım demenizi tercih ederim.


yapma Ayla şuan beni darma dağın ettin. yatakları ayırdın. yastıksız salona gönderdin. evden kovup ayakkabılarımı merdivenden aşağı fırlattın. 


-herhangi bir banka kartı kullanmak istemiyorum.
-Galip Bey bu kartla alışveriş yaptığınızda dilerseniz 3 ay 2 hafta sonra ödemeye başlayabilirsiniz.
-tamam seni de anlıyorum Gözdecim bu senin görevin. birilerinin bunu yapması lazım. Bindiğimiz otobüs şöförü bizi sallamıyor biz selam versekte. kapı komşumuzla asansörde karşılaşınca elimiz ayağımız dolanıyor birbirine. yokluktan aynı gömleği farklı günlerde 3 kişi de giyiyoruz tamam.
-Anlamadım efendim.
-3 ay 3 hafta diyordunuz.
-evet Yüksel Bey. 3 ay 2 hafta
-Yüksel
-pardon yüksel bey
-...
-...


ama olmuyor artık Ayşe hem beni evden kovdun hem de hala konuşuyorsun kaçak dövüşmek bu. ama dur demlemediğin çayın hesabını vereceksin kadın.


-Biri arıyor kapatmalıyım.


tamam yok öyle birşey de napayım ödetmem lazım bir şekilde.


-Yekta bey daha giyimdeki avantajlarından bahsetmedim ki
-Arzu ben giyim alışverişi yapmıyorum
-nasıl yapmıyorsunuz efendim.
-be çıplak dolaşmayı seviyorum
-..
hadi öptüm byy Avşarcım.

26 Temmuz 2012 Perşembe

herşey sermaye için

-herşey sermaye için sevgilim-




seni öpünce
 sokaklar insanlarla dolar
pankartlar renkli meşaleler 
herkesin elinde
ortalık mahşer kalabalığına denk olur
valilik şaşkınlıktan küçük dilini yutar
hemen bir olağan üstü hal ilanı
her tarafta polisler
panzerler su sıkıyor havaya doğru
kalabalık serinlesin diye
polisler deodorant sıkıyor kalabalığa doğru
terden kimse etkilenmesin diye


hava kuvvetleri jetlerle
kalabalığın üstüne
renkli kağıtlar dağıtır
konfetiler fenerler bırakır
jetlerin arkasından çıkan dumanla
barış işareti yaparlar


başbakanlık hemen yola 
yemek yapılan bir yer kurdurur
kimse acıkmasın diye
kimse aç kalmasın diye
kara yolları yolları trafiğe kapatır


camilerin hoparlörlerinde 
şarkılar çalar
imamlar minarelere çıkıp düet yaparlar




karnaval olur Rio'yu aratmayan
dans eden kadın ve erkekler
renk renk boyalarla yüzlerini boyamış insanlar
çekirdekçiler çekirdeği yarı fiyatına satar
biralar buz gibi dağıtılır hemde beleş


evet sevgilim sen beni öpersen
dünya güzelleşecek
biz güzelleşecez




-herşey sermaye için sevgilim-

30 Haziran 2012 Cumartesi

sen de haklısın

-kendini eğlenceli mi sanıyorsun?
+hayır
-bu dünyada en çok acı çeken sensin gibi davranmayı kes
+ama neyse boş ver


illa ellerini açıp ta mı dilemek gerekiyor
aklından geçirince olmuyor mu
büyüksün büyük olmasına da 
sanki biraz pervasızsın 
oldukça eğleniyor gibisin de
eğlenmek tabi ki güzel 
hakkın da
ne de olsa yalnızsın
hep yalnızlığını dile getirip duruyorsun
tekim tek deyip
anlamadım
insanları yalnızlığı mı özendiriyorsun
hem yalnızım deyip hem insanlarla eğlenmek
sanırım biraz da şımarıksın


evet var bolca acı hayata serpiştirdiğin
biraz sadistlik var sende
acı çekenlerden hoşlanıyorsun


-illa Mecnun mu olmak gerekiyor sana yaranmak için-

19 Haziran 2012 Salı

kedi ölmüş

bir çay içelim dediğim için olmadı
evet evet haklısın
çay daha çok 
başarısız bir erkeği anlatıyor sanki
beceriksiz
avare
oysa ki bir kahve deseydim
belki şansım artardı
kahve
beyaz
porselen
asil 
evet evet
kahve daha iyi olurdu


-beni aldatma-


ilginçlik olsun diye mi
uzun uzun kafiyesiz
yazışlar
kim bilir belkide
"Yunus" gibi büyük bir şair olmak zor
herkesin bir derdi var 
bi dertli biz değiliz
kül kül her taraf
rüzgarlara karış
ince ince pusular
yol boyu engebeler


-beni söyletme-


güneş doğdu 
güneş battı
mahallenin kedileri görmüş
onlar biliyor 
bi boka benzemedi tüm yaptıklarımız
sele tutuldu
çıkmaz sokakta kaldık
duvarın üstünden atlamak zor geldi bize
belki de sana
evet evet 
sana


-kedi ölmüş-

18 Mayıs 2012 Cuma

gri bataniyeyi unutma

yağmur yağıyordu bir çift şarmaş dolaş


"şşşıt sen, gel bakim buraya"


"efendim"


"adın ne?"


"bahadır"

"ateşin var mı? sigara versene bir tane
hangi sigarayı içiyorsun"


"camel soft"


"iyi iyi ver bi tane
adım ne demiştin, ha ha hatırladım sefer"


"yok abi baha.."


"adın sefer sefer , al şu kalemi bir gün yağmur yağınca bir yerde bir çifte bakan bir genç görürsen ona ver ve onun adı sefer olsun, benim de başka bir adım vardı şimdi hatırlamıyorum. Şimdi ki adım sefer"


gitti mal gibi kaldım ortada. Kimse de sen de bi siktir git demedi. Gitmedim yalı kazığı gibi dikildim. Gerçi o kadar uzun boyum yok ama olsun deyim gereği.


bazen hayaller insanı yorar. Öyle bi yorar ki.
bir sevgilim vardı -eskilerden eskilerden- iki kez görüşmüştük daha. Gitti hiç birşey demeden.
hani açıklama falan.. Iıı-ıh yok açıklama "siktir git" dercesine bir bırakış.
hayaller diyorduk; fazla dolanmamalı içlerinde en tatlı yerinde bırakmalı daha ayrıntıya inmemek gerekir.


"bu koltuğa iyi bak, kırmızı olana. Bu koltuğu unutma. Birde bu battaniyeyi gri olanı."


"tamam."



13 Mayıs 2012 Pazar

gün olur

ne güzel görünüyor
bahçelerdeki limon ağaçları
dalları sarkmış 
zaman 
güneşin aşıkları altına uzanmış
ay
göğe asılmış 
güneşin yorulmasını beklemekte




bahar bitmeye meyilli
yazlar çok yakın..

8 Mayıs 2012 Salı

manda tersi

şanslı çocuklardı mutsuzluğu hiç tatmamış olanlar
mutluluk içinde yaşayanla
mutsuzluk içinde yaşayanın
değerleri de farklı olur
nietzsche öldü
aslında
nietzsche hiç doğmamıştı


şişmanlarlar güleç çocuklar
ne Ekimler atlatırlar
bakış açısına göre Kasım olan


saat 4 olmuş
sabah mı gece mi anlamadım

24 Nisan 2012 Salı

gitmiş

iyi bir insan olduğumu söylüyorlardı
kimlerdi söyleyen hatırlamıyorum
yavaş yavaş gittiler
beni bıraktılar
hastaymışım
kim diyor hasta olduğumu
kim inandırabilir beni

gittiler
birer birer
yalnız kaldım
olsun ben zaten yalnızlığı severim
hem bak koca şehir bana kaldı
biri olsaydı top oynardık
biraz koşar yorulur sonra da bir şeyler yemeye giderdik
kimse kalmadı
beni bırakıp gitti herkes

yalnızım
o
o nasıl gitti peki
beni neden yalnız bıraktı
hani sevgilimdi
hani beni seviyordu
o da gitti
tanrı gibi
önce ona inanmam için beni güzel laflarla
vaatlerle kandırdı
ve
tanrı gibi o da terk etti
herkes gitsin umurumda değil de
o niye gitti ki
o gitmeseydi şimdi ona yumurta yapardım
hemde en sevdiğinden unlu olanından

olsun şehir bana kaldı
istediğim yere
kimseye bir şey demek zorunda kalmadan girebiliyorum
bu şehrin başkanı da benim
allahı da
ben tekim
hepsi gitti
yalnızım

olsun ben zaten yalnızlığı severim
bir sürü araba var şehirde
hiç binmediğim modellere bindim
hemde hiçbiri kilitli değil biliyor musun
bütün evlerin dükkanların
aklına gelecek her şeyin kapısı açık
ben buraların efendisiyim
ama kimse yok
hayvanlar bile gitti
yavaş yavaş hepsi terk etti

ellerim kıpkırmızı
yüzümde öyle
ben kırmızıya bayılırım zaten
gözlerim kırmızı siyah olmuş
böyle çok güzel görünüyorlar
başka birini bu şekilde gördüğümü hatırlamıyorum
gerçekten hasta mıyım
yok canım ne hastası
ben tanrıyım
ve istediğim gibi renklere sahip olurum
tanrılar neden hep yalnızdır
onca yarattığının biri mi yanında kalmaz
ona yarenlik etmez


duyuyor musun sesleri
bulutlar bu tarafa doğru geliyorlar
uzun zaman oldu yağmur bile yağmadı
belki yağmur yağar da buralar biraz temizlenir
belki hastalıkta biter
ne hastalık mı
yok canım ne hastalığı
kirliliği kast ediyorum
buralar çok kirli
o neden gitti hani beni seviyordu
küçükken annem anlatırdı
tanrı herkesi severmiş
herkesin her daim yanında olurmuş
o çoktan gitti
annemde beni kandırmış
belki de annemi de kandırmışlardı
o neden gitti
o gece saçlı kız neden gitti
hani beni hiç bırakmayacaktı
keşke o da hasta olsaydı
yanımda kalırdı
koca şehirde ikimiz yaşardık
kocaman parklarında koşardık
gitti o da herkes gibi gitti

ben hastayım sanırım
hastayım
ve
yalnız bir hastayım
hani hasta olunca elini tutan
sana bakan birileri olurdu
hastayım diyorum işte
neden kimse gelmiyor
tanrı bizi kandırmış
tanrı aslında kendini kandırmış

ben tanrının sızlayan beyniyim..

16 Nisan 2012 Pazartesi

singapur'a

kısa bir öykü anlatacakmış
yazdan kalma kısa bir şortla karşımda oturuyor
dinliyorum dercesine gözlerinin içine
doğru güldüm
çok nazlı davranıyordu
"yaza yaz dedirten" diye başladı
gözlerimi kaçırdım
içi sıkıldı hissettim
gözlerine baktım
bu sefer daha soğuk bakıyordum
"yaz bitince bitti" dedi
gülümsedim
"yazı yaşayabilir miyiz yazınca"
yaz bitti dedim
yine de yaz istersen
belki okurum
zira iyi bir okuyucu değilim
söz konusu yazlık hikayeler olunca


içeri gitti
elinde bir tomar kağıt
"anlık yazmıştım" dedi
anı yaşamak için mi yazdın?
"hayır dondurmak için birlikte dondurma yerken"
birlikte dondurma mı yenmiş
hemde kumlara basınca


eskilerden kalma bir hikaye
sıkıldım
kalktım


"yine yazı yazabilir yazı yaşayabiliriz"
kısa şortla mı çıkacaksın?
"belki"
yaz daha gelmedi
"sanırım"
gidiyorum ben
"sen bilirsin"


sokak boştu
kısa şortuyla koştu ardım sıra
"çay içelim"
soğuk bir biraya ne dersin
"sigarayı bıraktım"
peki ya bira
"sigarasız bira ruhsuz bir insan gibi"
çay içelim


parmak arası terliklerini
süre süre yürüyordu
elimi tuttu


"yaz bitti anı yaşayalım"
tanrı gülümsüyor yukarıdan
"bozmaz belki planları"
belki de
"kader gülümsüyor"
boşver nerde içecez?
"singapur'a ne dersin"
gidelim..

14 Nisan 2012 Cumartesi

kırmızılar diyarına veda

geçmiş geçti
ne gemiler yakıldı çıkılan adalarda
geri dönülmesin diye
hep bir başka gemi göründü ufukta
en çaresiz anlarda

kaçak çayın ağızda bıraktığı
burukluk gibiydi
her adadan ayrılış

öyle adalara demir atılır ki
sabaha kadar dans edersin
gökyüzü turuncu oluncaya kadar 
koşarsın
ve ordan ayrılma vakti gelmiştir artık
yeni bir ada yeni bir heyecan
her yenilik 
her bilinmezlik
bu kadar cazibeli midir?

daha da başka adaya bağlanamam derken
bir diğer ada da başka güzellikler
kırmızılar diyarından ayrılırken
kavun içi bir zaman başlar

deliler bayramını kutlarken
sokaklarda kovalamacalara katılırsın


her an 
bir sonraki anı 
daha heyecanlı kılıyor

-durma dümene asıl ve demir al
yeni adalar yerlerinde bekliyor-

13 Nisan 2012 Cuma

çuf çuf inmiş

kim ki şu dünya da diri
ellerini açmış dua eder bir deli
kim duyacak 
kime diyor nasıl dönüyor ki dili
o kadar yol katetmiş
taa göklerden inmiş
çuf çuf yeryüzünde

30 Mart 2012 Cuma

vapurlar falan

giden gitti dense de
kolay değil kalanla baş edebilmek
gitti bitti diyorsun ya
hayalim dekini nereye koyacaz gitmek bilmeyeni
gitmesini istemediğimi
kinlenecek miyim 
meczup mu olacam
derimi yüzen düşünceler hayaller


yalanlar sıralasam 
berber elindeki adamın sakal tıraşını bitirmeden
manav doldurduğu mandalinaları tartmadan
balkondaki teyze çırptığı halıyı toplamadan
yarar mı bir şeye

giden gitmiştir densede olmuyor
gitmiyor bazen
hayat garip vapurlar falan..

25 Mart 2012 Pazar

çay saati

dalgalar şarkı söylüyor
gelme vaktin
hayattan çıkardığın dersler yük onlar bırak


-tanımlama hiçbirşeyi-


"kalbimden adın geçti"
duymasına ne gerek var
herkes kendi aleminde


-sessiz ol kimse uyanmasın-


vapurlar hırpalamaya başlıyor dalgaları
bak daha sesli söylemeye başladılar
martıları dinle kim bilir belki anlarsın




gelme vaktin geçiyor


-çay saati-

değişim

önüme koydular bunları
"buyrun efendim bu sizin payınıza düşen" 
"yerseniz"
yiyemedim
sana çok kez gitme dedim de
daha da gel demedim
diyemedim




uzaktın
uzaktasın ve yabancısın
değiştim bu kadar zamanda 
sen yokken
ben yokken sen nasıl değiştin


-ki aşktı zamanında güzel olan ve sarsan benliğimizi-


kimler diyordu 
aşka aşıkız diye
var mı ötesi
yalanların




-ki umuttu bizi yarına taşıyan-


insanlık derin bir girdap
kendini ehlileştirmek için 
ne kelimeler uyduruyor
nur cemalimizde bir
astar kalmış
kaşıkçı elması bile
yetmez onu almaya


-ki gururdu bizi uzaklara taşıyan-


herkes birbirine yabancı
en yakın iki yabancıydık
artık o bile değiliz
sen yokken çok değiştim
ben yokken değişimin mi
umurumda bile değil

23 Mart 2012 Cuma

çay?

o senin kahramanın
etiketlemene gerek yok
etikete gerek yok
bırak ve yaşa 
bir anda bitebilir
aldırma
o senin kahramanın
fakat ona ihtiyacın yok
şarkı söyle içinden
başkasının bulduğu sözleri kullanma
hem ne gerek var
ne hissediyorsan söyle
böylesi daha inandırıcıdır
korkma söylemek istediklerinden
söyledikten sonra olacaklardan
bağır bağıra bildiğin kadar
şehrin en sevdiğin yerine git
izle etrafını sadece izle
tesadüflere inan
başka türlüsü hoşa gitmez
inançsızlık baş gösterir
şüphe ejderhasına yenilirsin
mutluluğa kapılma
arama onu 
aradıkça kaçar derler ya
aslında o hep seninle
sadece ona git
"o" kimse 
"o" neyse
bir artistsin sen
yıldızlar altında dans et
arabadan arabaya bin
yolculuk güzeldir
özgürlüğün en tatlı hali
gün batımını bekle o yüksek yamaçta
aşağı doğru yuvarlan çimenlerden
kıskançlık sarmasın bedenini yada öfke
nefret etme ondan 
o senin kahramanın
ona ihtiyacın yok
durma sallan müziğin ritminde
bırak "izm" leri
hepsi saçmalık
yada hiç biri yok
koş koş koş
kimse seni beklemiyor 
kandırma kendini
yolda yalnız yürünür
yollar ayrılır
o senin kahramanın
ondan sıkılma atma başından
evet ona ihtiyacın yok
yüzünü unut yeter


-şakayı bırak kime anlatıyorsun bunları otur da anlat içindekileri
çay?-

22 Mart 2012 Perşembe

gülümsemeli

gelme tabi
yoksa oyun biter
sensiz oynan bir oyunu 
öyle pervasızca bozamazsın
bozmamalısın
sen olduğun yerlerde iyisin
orda kal


-takvim arkası afilli cümlelerden bozma bir yaşam-


anılar unutulmaz ya
bir anısın eskilerde kalan




nice arabesk şarkılar yazıldı adına 
yada
sen öncelikli adıllarına


ne diyordu şarkı da
"kimseye etmem şikayet"
bir aklama da olabilir bu
bir itirafta
artık sen ne alırsan


-anılar dönüp bakılınca gülümsetir hep-

17 Mart 2012 Cumartesi

ay doğunca

bende uyurum belki
daha zamanı değil sanırım
seyirlere doyamadım daha
deniz çok uzak şuan
o yolu kat etme gücü de yok


-güneş doğunca aydınlanırım belki-


korkusuzluk aradığım
imkansızlığı biliyorum
bulamayacağımı da
yada
bulunamayacağını da


-imkansızlığa inanmak istemiyorum-


belki de uykudayım
ve
uyanırım
daha zamanı değil uyanmanın
rüya üstüne rüya görüyorum
battaniyem açılır üşürüm
ay doğunca
karanlığa gömülürüm


-sanırım uyumak güzel-

16 Mart 2012 Cuma

gudubet aydınlık

altı üstü bir kedi
ha ölmüş ha diri
nedendir her safhasında ömrümüzün 
şu lanet belki
renklerin dalgalandı
alacalı bulacalı artık yüzün
okunmuyor alın yazın
hadi yine yırttın azrail
belki tanımaz


-kimi kandırıyorsak-


küçük bir geçit
kemiksiz olmak vardı şu hayatta
iliksiz dediklerinde
aslında iltifatmış
her ne kadar kan aksa da damarda
bir delilik seziyorum etrafta
terlemiş bir surat
delik deşik her yan
hadi durma sende yan
itfayeci olmak vardı
her yangında iş başında ilk onlar


uzun uzun düşün
kısa kısa cevap ver
gölgesiz olmak varken 
neden hep ışıklı bahçe


-uykusamak karanlığa
gudubet aydınlık-

13 Mart 2012 Salı

deliler bayramı

deliler bayramı kutlanıyor bu gün
her taraf karanlık
deliler kralı Qusimodo da gelmiş

her şey mümkün mucizeler meydanında
piçler, orospular, hırsızlar 
her şey onların burda
asiller giremez yada enteller


ışıksız kalmış gölgeleri
herbikesin
paçavralar doluyor bedenleri
onlar ki hep hakir görülenleri bu dünyanın


tanrı kimden yana
gümüşleri olanın mı
haykıranın mı


karanlık bir diyar burası
kölelerin, katillerin, dolandırıcıların
elinde her şey
mucizeler meydanı burası
rahipler, hahamlar, imamlar 
giremez buraya

Qusimodo çağırıyor herkesi
tüm çirkinlikleri
kendini dünyanı sahibi sananların
attığı, tiksindiği
her şey herkes
toplanın
deliler kralı çağırıyor
şenlik var bu gün
gölgelerinizin ışığa ihtiyacı yok

aşkların diyarı bu
şehvetli zamanların
sahipsizliğin diyarı
memleketleri kalpleri olanların diyarı


kimse; hiç bir şeye, hiç kimseye sahip değil 
herkes; her  şeye, herkese sahip burda


zamansızlık diyarı bu 
zaman akmıyor mucizeler diyarında


-kalk bizi de çağırıyorlar, bizde davetliyiz
ne de olsa bizde kabul görmeyenlerdeniz-

12 Mart 2012 Pazartesi

rüya görürüm belki

soğuğa aldırmadan
karlı kaldırımda yürüyen
bir fahişe
konuşmakta iyi olduğu hissine kapıldım
konuşmaya açım
açar mı bana kucağını
sadece saçlarımı okşasa yeter




tüm dünya üzerinde
şuan da beni en çok anlayacağını düşündüğüm kişi o
ilk defa görüyorum ve
o benim farkımda bile değil
karlı kaldırımın tadını çıkarıyor
ellerinde ayakkabıları


göğsünde yatırsa beni 
uykuya daldıktan sonra 
gitse de fark etmez


ne acılar çekmiştir kim bilir
belkide sadece isteriktir


beyaz geceye doğru kayboluyor
koşsam mı peşinden


-uyumalıyım sanırım 
hatıraların canlanması ne güzel-

11 Mart 2012 Pazar

herkes yorgun

kalbimde bir gemi var
kartlar dağıtılıyor
herkes pür dikkat
sigaralar yanıyor her taraf duman
koşmak istiyorum
yön önemli değil


kalbimde bir gemi var
pusulası yok
kirazlar toplanıyor yavaş yavaş
herkes yorgun
yüzüm kaşınıyor
çıkarmalıyım artık maskemi
yüzmek istiyorum
kulaç atmak


kalbimde bir gemi var
demir attı
battı batacak
yol almalı


-düşlemekten sıkıldım bir sigara sar-

25 Şubat 2012 Cumartesi

çay içelim

bak bu koltuk yanmış
sessizce gitti hatun 
ayaklarını süre süre
bir de kapıyı tuttursa
kırmızı ayakkabıları elinde
ne renk ki montu


sal gitsin
yokuş aşağı
dem dem olmuş ellerinde ki saat
harbi saat kaç


bu masa yanmış
yok lan alev alev değil 
yamuk yamuk yanmış
bir beyaz kağıtla düzelmez ki şimdi
altına koysan ayağının


-masaya rakı gönder abla
tirkayi çıldırmış-


bardak bile gururlu
bu ne garabet
beri git melun meret


-hadi gidelim eve çay içelim beceremedik rakıyı-



jin

ne kadar zormuş beklemek 
yada beklediğini zannetmek
en çok yanında olmasını istediğin kişinin
şimdi uzakta olması
her an birlikte iken
şimdi ne yaptığını bilememek


bitti atlattık bunu da diyecekken
onun çoktan gitmesi


-hayat çok karmaşık-


ellerinin sıcaklığını bir daha hissedememe duygusu
gece saçlarını okşayamamak
en kötüsü teninin kokusunu yitirmek


çok seviyorum derken
her an haykırmak isterken 
herkese her şeye


o, o mu gitti 
ve rüya bitti
bana kalan 
birkaç kelime 
ve birde her fakir de olan umut


-hayat bir el şakasından ibaret
bazen orta parmağını gösterir 
bazen güle güle der sallayarak sana doğru
bazende avucunu açar sana
al hepsi senin der-


sanırım benim payım 
orta parmak ve güle güle

24 Şubat 2012 Cuma

yola devam

 tamda bu gün daha bi anlamlı gelen 
 Flört'ün parçası "yola devam"


"Kaybolduğumda oldu benim yola gelmedim
Tabiiki çok acı çektim ben böyle değildim
Arada bir boşa döndüm pervane gibi
Rüzgarına nefesimle bol bol üfledim"



aradan epey zaman geçti 
büyüdüm çokça da güldüm

"Gökyüzüne fırça fırça boya sürerdim
Altına imzamı atıp eve dönerdim
Şeytana kurşun sıktım yine ölmedi
Başım döndü ben döndüm kimse görmedi"

absürtlükleri sevdim hep 
belki de kendimi denedim

"Başımı üstümden çekin gölge yapıyor
Bu vücudun güneşten çok ricası oluyor
Hadi bana eyvallah ben artık gideyim
Arayan soran olursa selam söyleyin"

bu kadar kısa mıydı hikayemiz
tanrı çok şakacı sanırım
insanlarla oyun oynamayı seviyor
haklı belki de 
tek canı sıkılıyor



22 Şubat 2012 Çarşamba

eşeklik..

şimdiye kadar ki en büyük eşekliğiniz nedir ne zaman yaptınız?
en büyük mü bilmiyorum da sıralamada ilk 3'ü zorlar bir eşeklik yaptım
bu gün yaptım hiç yapmamam gereken birine
fikirlerini çiğnedim ve sınırana tecavüz ettim


ne diyordu ülkü tamer 
"çok canım sıkılıyor kuş vuralım istersen"

26 Ocak 2012 Perşembe

gece saçlı

yolumuz ayrı biliyorum
yarattığın bir hayal
bir hayalle nasıl baş edilir ki

rakı bardağında balık
çok güzel bir kaç göz yaşı eşliğinde düşünmek
ikinci dublede etrafta dolanan 
eskiz kağıdına çizilmiş silik portreler

acı bir gülümseme oturur dudakların kenarına
gözlerden akan yaşlar kendi başına
dudağa oturan acı gülümseme kendi başına
eller havada döner müziğin ritmine uymadan

yangın çıktı bende
darmadağın bir iskelet
kapanan bir zarf
adressiz postalanır
hiçbir zaman gitmeyecek yerine
tedavülden kalkmış dört pul sarı zarfın üstünde
kurşun kalemle yazılmış
dökülen yaşlarla yıpranan saman kağıdı
zamansızlığa gönderilen bir mektup

kaldırım taşlarını sayıyor gökyüzünün siyahlığına aldırmadan
çizgilere basmadan yürümekle meşgul etme çabasında
kimsesiz bir yarıştı içinde bulunduğu

güneş yakmıyordu artık buzun dondurmadığı  gibi
hissizlik nasıl bir boşluk
herhangi bir dile tercümesi yapılabilir mi
anlatılabilir mi bilinen dillerde

nerede olduğunu biliyorum
gittiğin her yolun nereye çıkacağını 
hangi köşede beklesem
gece saçlı...

15 Ocak 2012 Pazar

vehamet

dilimin ucuna gelipte  söyleyemediklerim
ellerini tutarken  gözlerine bakarken
utancımdan hep içimde biriktirdiklerim
ne güzel demiş şair


"halbuki  aşk, başka ne olsundu ki hayatın mazereti
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
vay ki gençtim"


velev ki gencim hala 
söyleyemediklerim diz boyu
kapanırken kepenkleri dükkanların
seslerinde kepenklerin dağılıyor sessizliğim


saçlarını okşamak
berberliğe aşık olan çırağın dükkanı açma sevinci gibi
acemi fakat öğrenecek o denli seviyor ki mesleğini yada mesleği olacak mesleği


sandığını açabilecek misin bana
sandığın gibi değil bu 
her ne saklıyorsan içinde
dökecek misin


ben hala utanıyorum 
ne zaman geçer ve her geçen içimden
sana yol olur
bilmiyorum...


"ben rehnedilmiş yelkovan gibi
hani akrebi seven ama yüreği takvim yokuşlarında"