25 Ocak 2014 Cumartesi

Karanlık

      Evin uzun koridorunda bir o başa bir bu başa gidip gelmekten artık içim kalktı. Başkada yapacak bir şey yok ki elimde. Mutsuzluk vazgeçilemez bir duygu. Paylaşılması söz konusu bile olamaz. Neden kendimi bu kadar mutsuz etmek için çalışıyorum ki. Kendi kötülüğümü bildiğim için mi yapıyorum acaba. İyide herkes kötü. Evet aslında herkes kötü ve bu kötülüğünün farkında olmalı. Kötü olduğunun farkında olan insan mutlu olabilir mi? Mutlu olduğu zaman ki mutlu olmak için mutlaka yalanlar uydurur, insanları kandırır, kendisini affedemeyeceği bir an daha yaşamış olur. Herkes ikiyüzlüdür fakat bunu kimse kabul etmek istemez. Başkasının arkasından konuşur ve yüzüne bazen gülümser. İşte bunlardan ötürü mutlu olmak kötü olduğunu bilen için imkansızdır. 
      Biraz dışarı çıkmalıyım sanırım karanlık koridorda yürümek daha da can sıkar hale geldi. Dışarı çıkıp ne yapacağım ki sanki, belki birini bulur iki kelam ederiz. Can sıkıntısını gidermek için insanları kullanmak bile başlı başına mutsuzluk sebebidir aslında. Bu diğerkamlık değil kendini bilmektir. Karanlık sokaklardan biraz yürüdüm ve insanların arasına karışmak için kalabalık yerlere doğru yollandım. Ne kadar kalabalık olursa o kadar kendimden uzaklaşıyorum. Ne kadar kendimden uzaklaşırsam o kadar fiziksel ve ruhsal olarak sağlıklı kalıyorum.İnsanlarda ışıl ışıl her zamanki gibi. Mutlu olmak için çaba sarf ediyorlar mıdır acaba? Neyse şimdi niyet okuması yapacak değilim.
- Pardon bu gece birlikte vakit geçirelim mi?
Kadın uzun uzun bana baktı;
-Neden seninle vakit geçireyim. Üstün başın çokta iyi değil, bir arabanda yok tahminimce ve üstelik yakışıklı da sayılmazsın.
-Haklısın bir arabam yok, yakışıklı değilim, üstüm başımda çok klas değil. Ben göremedim beni bağışla senin için kuyruğa girmiş fraklı kimseyi göremedim yada arabayla sana el sallayan kimseyi. Hem bak sokakta yürüyoruz ve ikimizde yalnızız. 
-Yalnız olmak yeterli yani için birlikte vakit geçirmeye?
-Neden  olmasın. Gayet geçerli bir sebep. Bide eklemeden geçemeyecem. Üstündekiler alelade bir mağazada satılan herkesin rahatlıkla alabildiği şeyler. Saçlarını arkadan toplaman ve hızlı bir makyajla dışarı çıkman çokta kendine vakit geçirmek için şöyle kalantor birini aramak için yapılmış hamleler gibi değiller. Sende bahsettiğin gibi birinin gelip benim sana yaptığım teklifi yapmayacağını biliyorsun.
-Evet biliyorum ve olmasını istemekle beraber beklemiyorum. Yinede bunlar seninle geleceğim anlamına gelmiyor.
-Sigaran var mı?
Çantasında sigarasını çıkardı ve uzattı.
-Adımı söylemedim kusuruma bakmayın benim adım..
-Adını sormadım ve merak etmiyorum. 
-Peki oldukça ketum birisin.
-Bak ikimizde haklıyız birbirimiz hakkında söylediklerimizde bunu sende biliyorsun iyisi mi gel ayrı ayrı yollarımıza devam edelim yalnızlık iyidir, böyle bir teklifi de etmedin say.
-Seni zorla kolundan tutacak değilim elbette fakat ben teklifimi yaptım. İyi geceler.
Gece mutsuzluk üstüne devam ederken karanlık artık midemdeydi. Yemek bile yiyemiyorum. En iyisi eve gidip uyumak. 

16 Ocak 2014 Perşembe

yamuk "N"

-Başkan akşam çıkıyoruz.
+Yine mi? Bu sefer eli boş gelme de
-Sen rahat ol başkan ben halledecem. Hem bu sefer yalnız olmayacaz(sinsi bir gülümseme)
+Hayırdır lan kim gelecek. Başımıza iş çıkarma olum.
-Yok ya yetenekli bir eleman, işimize çok yarar. Güzel yazılar yazar.
+Lan salak sanki sanat yapıyoruz
-Öyle deme başkan buda bir sanat. Tamam burada pek sanattan görülmez ama bu da sanat. Sokak sanatı denen bir şey var nede olsa.
+Neyse ne başımıza iş açılmasında
-Zaten başımıza iş açılsın yada zaten başımıza iş açılacağını bildiğimiz halde yapmıyor muyuz?
+Neyse ne lan tamam bilgiçlik taslama. Akşama hazırlıklı ol yeter. Siyahla kırmızı bende var. Mavi ve sarı alsan yeter sanırım.
-Beyaz?
+Tamam mınakoyim tamam beyazda getir.
-Öyle deme başkan beyaz benim imzam :) bence seninde bir imza bulman gerek
+.....


Bizim başkan bi türlü anlamıyordu. Ona göre her görev verildiği için yapılırdı, kendi başına bir fikir üretmek onun tarzı değildi. Deniliyorsa yapılmalıydı. Bizim başkanın vizyonu buydu. Uzun bi süre ona neden başkan denildiğini düşündüm. Neden olmasın dedim sonra bir başkanda olan her özellik var. Ne deniyorsa onu yapardı, sorgulamazdı yeni "icat" çıkarmazdı. Tam bir görev adamıydı bizim başkan. Çok kıral adamdı ama. Ne zaman sıkışsam yanında biterdi. Elindekini sonuna kadar kullanırdı. Bir zamanlar -yine gece mesailerinin birinde- biraz konuşmuştu ki bu bizim başkanın kalemi değildir. Konuşmaz o en azından çok konuşmaz, herhangi bir kitap okumaz, müzik dinlemez, çok film izlemezdi. Zamanını nasıl doldururdu hep merak ederim hala bilmem ya neyse.
Konuşurken +olum benim kafam basmaz fikir üretmeye, ben küçüklüğümden beri sevdiğim güvendiğim adamlarla takılırım ve onların benim zararıma bir şey yapmayacağını bilirim ondandır onlar ne derse yaparım.- İyide abi bu yol sorgulamak, kendi fikrini beyan etmek için seçilen bir yol değil mi? nasıl oluyor bu. hem bir fikrin olmayacak hemde bir fikir için çaba sarf edecen. Bu biraz sakat geldi bana. Başkan uzun uzun baktı güldü ve üstüne hiç konuşmadı. Baya zaman geçti üstünden o konuşmanın hala nasıl olacağına dair çok net fikirlerim ve argümanlarım yok. Sadece zamanla anladığım bir işi yapmak için bazen o işe mantıksız bir şekilde bağlanan birilerinin olması gerektiğini düşünüyorum.

-Başkan bak sana bahsettiğim arkadaş. (bizim başkan Deniz'i görünce bi duraksadı bir şey demedi)
+Hadi şu karakolun iki üst sokağına gidelim, ordan başlayalım.
Bu fikir çok hoşumuza gitti Denizle. Bir şey demeden ardı sıra yürüdük.
Sokak son model arabalarla doluydu. Kaldırım taşları son derece nizami, etraf tertemizdi. Duvarlar birer kağıt gibiydi. Her tondan zemin vardı sokakta. Deniz turuncu tonda ki duvarı seçti. Bu kadar güzel olasına karşın ışıklandırması son derece zayıftı ki buda bizim işimize çok yarıyordu. İşe başladık bir yandan şakalaşıyoruz bir yandan da yazılar yazıyoruz. Bir perde aralandı aceleyle kapandı.
-Başkan görüldük.
+Boş ver devam et sen.
-Deniz "Fight Club'ı" izledin mi?
*Evet izledim de hoşuma gitmedi. 
-Niye lan gayet yaptığımızı anlatmıyor mu? Bir yığın boş işlerle uğraşmanın, sistemin kölesi olmanın ne kadar mantıksız olduğunu aslında insanın asgari birkaç şeye ihtiyacı olduğunu anlatıyor. Bu birkaç şey biraz fazla olabilir ama o kadarda bizim düşündüğümüz gibi bir alayım alayım çılgınlığı saçma.
*Yinede bu bir film ve para kazanmak için yapıldı. Aslında sistem bunu bile bize satıyor.
-Haklısın aslında ne de olsa CHE'nin tişörtlerini şapkalarını yapıp sattı bize. Bizde bir şey demeden aldık.
Bu sohbet devam ederken başkanın ayak seslerini ve bizi uyararak kaçın demesi çınladı sokakta. Sokağın iki ucu tutulmuştu. Deniz'in son iki harfi kalmış benim daha 4 harfim kalmıştı. Başkan kayboldu. Biz kaçamayacağımızı anlamıştık ve biraz dayak yiyecektik. Deniz harflerini bitirdikten sonra benim daha iki harfim vardı.
-Canın dayak istiyor mu bu gece?
*İstemiyor ama bize soracaklarını düşünmüyorum. Bizde afiyetle yiyecez napalım.(İnce bir gülümsemeyle yanıma geldi.Son harfi yazmak işin boyasını çalkaladı. Ben maviyle yazıyordum o beyazla. Son harfi yazmadan "N" nin son bir çizgisi kalmışken ensemizden tuttular)
-Zamanı geldi sanırım. Hazır mısın yeni copların tadına bakmaya.
*Şu silikon coplar değil mi çokta can yakıyor namussuzlar. Hiç hazır değilim de bu bir şeyi değiştirecek mi?
-Sanırım değiştirmeyecek.
*O değilde son çizgi eksik kaldı.
Ellerinden kurtulup elimdeki boyayı duvara sıktım. O an yıldızlar gözlerimde parladı.
*Son çizgi biraz yamuk oldu.
Bunu derken Deniz'in kafasını bir polis dirseğiyle eziyordu ama yüzü bana dönüktü.
-Ne yapalım anca o kadar oldu. Yine de Fight Club güzeldi hatta en iyi filmlerim arasında ilk sırada.
* Yapma o kadarda iyi olamaz. Viva Zapata'ya ne oldu.
- O başka.
Benimde yüzümü yere yapıştırıp ellerimi arkada kelepçelerken Deniz'den tarafa bakıyordum. Polisler bağırıyor küfür ediyordu.
- Oldukça kinli gibiler ne dersin?
*Ee bu saatte sıcak inlerinden çıkardık oları tamda koltuklarında pirelerini dökerken.
-Aslında hukuk okumalıyım?
* Neden?
- Polislere bir kimlik gösterip öylece yanlarından geçip gitmek için. Beni arayamayacaklar ve ben onlara sırıtacam onlar kuduracak bir şey yapamayacaklar.:)
*İyi fikir belki arada bir iki davaya da girersin.
Polisler çok sinirliydi ve bizi baya hırpalıyorlardı. O an başkanın nasıl kaçtığını merak ettim. 
-Deniz niye kaçmadın yada en azından denemedin.
*Ne olacak abi bir iki gece içerde tutarlar, döverler sonra da bırakırlar.
-Umarım kemiklerimiz yerinde durur.
*Bende tıp okumalıyım sanırım. Kendi yaralarımı sarmak için.:)
Ayrı ayrı arabalara bindirilmek üzere farklı yönlere doğru sürükleniyorduk.
-Deniz "N" nin üçte birini ben yaptım unutma:)
*Yamuk oldu ama.