23 Nisan 2013 Salı

erik çalalalım

belki teker döner 
dönerde yola devam ederiz

el öpmeyip onları tutmayı başarırız
havasız odalara dairelere tıkılıp kalmayız
belki düşeriz dizimiz kanar
acıyı sadece dizilerden öğrenmeyiz
çaldığımız erikleri rahat rahat yeriz
"ayıp" demez kimse
bahçeden bahçeye koşarız
bir çikolata için üç dört sokak koşarız
çamurlu sahada top oynarız belki
topumuzu kesmekle tehdit ederler bizi
önce korkarız ama aldırmayız
akşam anne babamız bize oyuncak getirir belki
hiç olmasa bir gofret çikolata
arkadaşımızın bisikletine binmek için sıra bekleriz
o da şımarıktır biraz ve bizden gıcık almasın diye şirinlik yaparız

yada

sanayiye gideriz tamircide çalışırız
rot balansın nasıl ayarlandığını öğreniriz
berberde havlu getir görür yaparız
belki de boyacılık yaparız
ayakkabı boyamayı öğreniriz
ellerimizi ayakkabının içine sokarız
biraz fazla para versin diye ayna gibi yaparız
simit satarız belki başımızda tepsi bağırırız 
sokaklarda yankılanır sesimiz 
"simiiit, taze taze sıcak simiiit"
üç kuruş için it gibi çalışırız
yinede anne babamızı mutlu edemeyiz
 biz işe yaramaz pisliğin tekiyizdir

yaaaa azizim işte böyle
bayramınız 
yada
ne bileyim bayramımız..

7 Nisan 2013 Pazar

sokağa tripli

sokağa trip atılır mı arkadaş
sokak neticede 

şemsiyesinin ucuyla sert sert 
sokağın asfaltına vuruyordu
asfalt olmasına mı sinirliydi
asfaltın eğri büğrü, çukur dolu olmasına mı
yada başkasına kızıp sokağın asfaltından mı
çıkarıyordu hırsını


uzun siyah pardösü vardı üstünde
gündüzün sıcaklığındayken 
gecenin serinliğini hesaplamış belliki
bu kadar hesapşinas iken
neden bu trip yada kime
tribini anlayan sana cevap verebilen yada 
tribini görüp gönlünü almayı bilen senşinas birine yapsan
tamam tamam o zaman sana dikkat etmezdim 
zira çok dikkat çeken bir yanın yoktu
şemsiyenin de hakkını vermek gerek 
o olmasaydı nazarımı çekemeyecektin

saçı uzun siyahtı
yüzünde biraz çil vardı
hem esmer hem çilli olur muymuş
miyop var bende belki ben çilli olmanı
istedim ve gördüm
neyse sokağa çelme takma 
öptüm kib.

4 Nisan 2013 Perşembe

endişeye sebebiyet

geçmiş geçmişti
biz hala ona bakıp hayıflanıyorduk
neden şu olmadı neden bu olmadı
biri çıksa da "bırak geçmişi sikim " dese 
belki rahatlardık da herkeste geçmişe kinliydi

-geleceğe sövüşlerdeydi hep-

düşünüyorduk çoğu kimse "düşünün" diyordu
düşüncenin bir anlamı endişeydi
biz "endişe ediyoruz" deyince hep diğer anlamını çıkarıyorlardı

geçmiş geçmişti geçmesine de biz ondan geçemedik
allah geçmişlerin belasını versin ki geçemiyorduk

"dünyada bulunmak endişeye sebebiyet verir*"
nede olsa 
"insan endişeden yaratılmıştır.**"