20 Aralık 2015 Pazar

Çoğunluk

Nerdeysen
Kimleysen
Önemi yok

O kadar önemsiz ki 
Dönüp dönmemen 
Yer ve zamandan
Kişilerden bağımsız
Bu hissetmek


Bi önemi yok
Neyim olduğunun
Sevgilim
Dostum
Arkadaşım
Veya herhangi bişeyim
Hatta hiç bişeyim

Tek önemli olan 
Sana ulaşım kanallarını
Açık bırakman


" çok olmadığımız kesin
Çok olan tarafta değiliz
Çok olan tarafta olamayacağız*"

30 Ekim 2015 Cuma

oysa yalnızlık

bir kere girdimi bedenine kin
çıkmak bilmez
yavaş yavaş evini alır canının
bahçesini kaplar
bağını örter


bir kere izin verdin mi ona
-ki kendisi çok arsızdır-
sarar sevgilerini
ve
sevdiklerinin gölgesini
ve
kendi gölgesinde boğar
yalnızlığını
artık sen yalnız değildirsin
sözgelimi bir kin taşırsın içinde 
ve
o artık herkese kafa tutandır

kararmaya başlar gözlerinin ışıltısı
ellerin daha titrek olur
yüzün daha buruş buruş
-yılların kattıklarından daha da fazla-
her bakışın sana ait değildir artık sadece
daha kalabalıksındır 
içinde taşıdığın onca gölge vardır
mesela önceden sevdiklerinin
mesela sevgililerinin
gölgelerin gücü adına
artık kişneyen kine aitsindir

artık yalnızlık nedir bilmeyeceksin
her an birileri olacak içinde 
kinini besleyen azılı bir öcü gibi

oysa 
yalnızlık 
herkese gülümseyip 
yoluna devam etmek değil de nedir

27 Ekim 2015 Salı

ince parmaklar

ince parmakların titriyordu
titretmek isterken başkasını 
karşısına çıkılmış gibi tanrının

ne önemi var hangi tanrı olduğu
sen cezalandırmak istiyordun 
titreteni seni sinirden
olmadı ince parmaklı
gece saçlı
sadece kendine ceza verdin

gülümsemek durumundaydım karşında 
o kadar anlıyordum ki seni 
bir anlamak anca bu kadar ak pak olurdu
işte o an gökten taş yağsa 
sağımıza solumuza düşer de bize denk gelmezdi
öyle bir an ki anlar arasında 
sigara üstüne sigara yakasım geldi

bir endişe aldı halkı
ortalıkta dolanmaya başladılar
bu felaket nasıl olmuştu
nasıl olabilirdi
ne mümkündü böyle bir şey
anca bu efsanelerde olurdu
hem Anka kuşu da yoktu gökte
ve helak olması gereken bir kavim de
ama ve lakin olan olmaktaydı
sen parmaklarını ince ince titretirken 
titresin diye başkası
sadece felaketler oluyordu
ben sessiz sedasız anlamsız bir tebessümle 
sadece seni anlamakla meşguldüm

kurbağalar bastı caddeyi
baykuşlar gamdan heder oldu
daha önce baykuş gören olmamıştı bu civarda
nerden geldilerse telef olmaya gelmiş gibilerdi

sonra titrek parmakların duruldu 
ben daha bi anlamsızlaşan gülüşle sırıtırken
felaketler dindi 
herkes işine gücüne döndü
az öncekiler olmamış gibiydi
bir rüyaydı 
herkesin aynı anda
gündüz gözüyle görüp 
hatırlayamadığı

çok çok anlamsızlaşan gülüşüm unutmama engel oldu
nasıl unutulsun 
pişmiş kelle gibi sırıtmana ne sebep olabilir ki 


-parmakların o kadar inceydi ki 
sebepsiz tutasım geldi-

18 Ekim 2015 Pazar

yakarış

bir eskiz kağıdıydı belki
kara kalemle çizilmiş yüzün
haleni unutmuşlarsa demek ki

-biz çok oluruz
sonsuz oluruz biz
sen tek ve sonlu
ben tek ve sonlu-

bir trenimiz eksikti
artık dumanı bile yok 
kederimizi derinleştirecek
kondüktör kalemini unutsa da 
gitmese tren
araba dumanlarına boğulmuş yüzün
kuş kanadındaydı belki
sararmış kağıtlarındaki resimlerin
yüzü buruş buruş
kalbi kara-beyaz
kar yağsa dumanlar üstüne
tüketse aramızdaki soğukluğu


8 Ekim 2015 Perşembe

Mal Seçmeye Gelmişiz

insan ölüme alışır mı
acıya kedere


insanın gözünden uykusu nasıl çalınır
yolda atılacak adımları
akşam saatleri
çay içmeleri
insanın komşusuna gidişi nasıl çalınır

çaldılar
kim çaldıysa çaldı
bok gibi insanlar dolu etraf
pis pis muhabbetler
leş kokan demeçler
zamanı çalınır mı insanın

insan istediği işe giremediği için
sevgilisinden ayrıldığı için
dondurması yere düştüğü için
balonu patladığı için üzülmeli iken
bunlar çocukça kalıyor
bu nasıl mümkün biliyor musun
biz bok gibiyiz
biz malız
öyle malız ki 
mal üstüne mal seçiyoruz

9 Eylül 2015 Çarşamba

Mis Gibi Sokağa Çıkma Yasağımız Var

eğer uğrarsan buraya çok seversin
bak her tarafta hendek var
kurşunlanmış evler göreceksin
kandan yıkanmış ama hala kan izleri olan sokaklar
plakasız numarasız polis araçları göreceksin
tedirginliğin vücut bulmuş halini de

yok canım olur mu
biz 2015'teyiz
artık internetlerimiz var
ha ne kadar giremesekte
akıllı telefonlarımız var
tüh şebekeler kesik

bak sokağa çıkma yasağının ne olduğunu bilmiyordun
aslında biliyordun da
sadece gazetelerde kitaplarda okudun
gel gel
bizim hala mis gibi sokağa çıkma yasağımız var
OHAL'de belki çocuktun hatırlamazsın
sadece okudun
devletimiz bizi üzer mi hiç
alsana gül gibi OHAL
hem de gayrı resmi


çok insan öldü ölüyor
işte bunu hep biliyorsun
her gün görüyor okuyorsun
insan cesetleri buzdolabına kaldırılıyor
çünkü gömemiyorsun
ölünün arkasından rahat rahat yürüyüp ağlayamıyorsun
çünkü mezarlığa giden yollar kapalı

bak
şaşır
doktora gidemeyen insanlar
ilaçlarını alamayan
ekmek bulamayan
bebeğine içirecek süt bulamayanlar


çok geliştik biz çok...

21 Haziran 2015 Pazar

Normal mi?

İnsan neden kendini hep zor duruma sokmaya çalışır? 
Kafasını karıştırmak 
kendini hep aşağı çekmeye uğraşır. 


Bazen bazı şeyler 
göründüğü anlama gelmiyor azizim. 


Kendimizi gerçekleştirmek uğruna 
kendimizi daha çıkılmaz durumlara sokarız. 
Birine doğru düzgün 
senden hoşlanıyorum diyemiyoruz 
seninle konuşmak beni mutlu ediyor diyemiyoruz.

Kendimize hep sınırlar çekmişiz 
kendimize hep olmayacak şeyler söyleyip 
kendi cümlelerimizin kölesi olmuşuz.

18 Haziran 2015 Perşembe

Belli ki

-Bazen birlikte olup susmaktır
Yada ayrıyken sürekli konuşmak-

İçim acıyor beklemekten
Korkaklık tam bana göre
Saçma değil midir
Karşıdakinin anlamasını beklemek
Beklemek can sıkıyor

Pis bir romantiğim belki
Belli ki bunu da çok abartıyorlar
Yan yana olmak yeterince romantik değil mi
İlla başka şey mi gerekli
Mesela içimde 
“Senden birşeyler peydah oldu” demek
Yetmiyor mu romantik olmaya

-Geçiniz efendim geçiniz
Takılmışız işleve 
İşimiz zor-

Zaman dar 
Bu kadar dar zamana ne sığdırabiliriz
Ya da sen ister misin bir şeyler sığdırmak
Tabi canım benimle birlikte
Yani senle ben birlikte
Sarılıp uyusam
Hem bak uykum da kaçmaz artık

-zor susmak belki
Belli ki salaklık
Tabi ki salağım-

22 Mayıs 2015 Cuma

zencefil

Saçların kızıldı, kısaydı
Bitti
Bitmeseydi; sabahları beraber uyanırdık
Birlikte çay içerdik, kahvaltı yapardık
Şemsiyesiz yağmurda dolaşırdık
Sen hasta olurdun sana zencefilli çay yapardım Öperdim ben de hasta olurdum
İçimde kalmazdın
İçimde olurdun
Tembellik ederdik ara ara işi asardık
Sonra tanıdık doktordan rapor alırdık
Kimse bilmesin diye hasta olmadığımızı
Gezip dolanırken fotoğraf çekinmezdik
Bitmeseydi
Karavan alırdık 
Kamp yerlerini dolaşırdık dolaşabildiğimiz kadar
Japonya'ya giderdik hayran hayran bakınırdık etrafımıza
Önümüze gelene animeleri sorardık 
Bizden tiksinirlerdi
" Bu ne görgüsüzlük" diye iç geçirseler de yüzümüze vurmazlardı
Çadırda kalırdık
Karavanda uyurduk
Evimiz olmazdı yurdumuz olmazdı
Sadece biz olurduk
Ama bitti.

24 Mart 2015 Salı

Garson

 Garson uzaktan uzaktan bizi kesiyordu, hiç görmemiş gibi sanki orda olduğunu bilmiyormuş gibi uzun uzun, yaya yaya menüye bakmaya devam ettim. Ayşe zaten kararsızdır beni bekliyor şunu yiyelim mi dememi. Ben de anın tadını çıkarıyorum. Garson siparişi ha verdik ha verecez diye gidemiyorda; bu kadar bekledikten sonra gitmek insana koyar. Hani araba beklersin bi durakta ve gelmez az aşağıdaki durağa gitsen daha çabuk araba geleceğini bilirsin de yine bu kadar bekledikten sonra gitmezsin ya geldi gelecek diye işte tam öyle bi durumda garson. Kendi kendime eğlenirken ve bunu daha da uzatacakken Ayşe karar verdi ben şunu yiyecem dedi ben o an garsonu ve aramızdaki durumu unuttum Ayşe'ye şaşırmaya başladım. İlk defa karar vermişti birşeye ama benim hevesimi de kursağımda bırakmıştı. O an soğudum. Anlatsam " bu ne biçim bahane lan" der ve küfürü basardı. Ama o an kafamda bitmişti. Ayşe bebeğim artık biz birlikte olamayacaz üzgünüm garsonla arama girdin. Hem hiç olmaman gereken yerde aşırı kararlı oldun. Buda seni tanıyamadığımı ve tahminlerimin yanlış OLDUĞUNU gösterdi. Ben bu durumu kaldıramam kusura bakma. 
    Sonra ayaklandım çıkacam "Ayşe nereye der gibi baktı, tuvalete de mi gitmeyek der gibi baktım. Garson yeter verin artık şu siktiğim siparişini der gibi baktı. Ayşe bana ben garsona garson Ayşe'ye baka baka tam 17sn geçti. Nerden mi biliyorum tam karşımda ki duvarda dijital saat var ve üstün matematik bilgimi kullanarak hemen çıkarma işlemi yaptım ve buldum. Zaten hep matematiğim iyi olmuştur ama işte okuyamadık ki malum fakirlik" ne diyorum LAN ben okudum ya hem de hala okuyorum mal ben kendi kendimin canını sıkıyorum saçma sapan boş boş konuşmalarla. Neyse tuvalete gitmekten vazgeçtim, Ayşe bakmaktan vazgeçti, garson siparişi almaktan vazgeçti. İşte sonra uyandım ve kendime küfür etmeye başladım yatakta bu ne boktan rüya LAN. Rüyaların bile aşırı boktan ve anlamsız.

23 Ocak 2015 Cuma

Boş mezar

kar yağıyor cesedine
küfür dolaşan mezarlıkta
kaç ölü oldu isimsiz
kaç mezar boş 
hendek dolu her yanın
yoksun 
hangi deliğe attılar 
kaç oldu saat

sen bir ölüsün yaşayanlar dünyasında
"yaşayanlar ne yaşıyor" diye diye
dolandın 
gitme vaktin gelmedi mi
kaç oldu saat

sen yoksun azizim sen bir ölüsün
anlatma boşuna
harcama nefesini
sen yoksun 
nefes alan bir cesetsin sadece
öldürdüler seni
gördüm
kendi gözümle gördüm
iki kurşun sıktılar biri sırtına geldi 
birini de 
neyse azizim 
sen bir ölüsün başka türlüsü olmaz 
cesedine bir gazete örtüler
gördüm kendi gözümle gördüm
aldılar cesedini kılımı kıpırdatamadım
cesedini boş bir dağ mezarlığına attılar
gömemedim azizim seni gömemedim
kızma bana korkağın tekiyim ben biliyorsun
sahi kaç oldu saat
evden beklerler beni gitmeliyim
mezarlığına git dolanma buralarda
bir daha öldürürler
kaldıramam!