13 Mayıs 2013 Pazartesi

Beirut çalıyor

sert bir şark şarkısı çalıyor
el ele singapur'a yol alıyoruz
peşimizden yavaş yavaş geliyor 
ezilmiş parçalanmış ruh
en fazla ne olabilir ki diye düşmüştük yola
yan yanayız bu yeterdi

-salçalı ekmekle doyulmazmış-

singapur'dayız
bırakmayalım birbirimizi
kahve kokusu kaplamıştı her yanımızı
sarının ne çok tonu varmış
burda anladık

-kartpostal arkasında yazılanlara bakalım-

terli bir güne uyandık
ben öyle sanıyordum
uyanmışım
sen bir rüyaymışsın ben öyle yaşamışım
hint okyanusuna açılalım
japon bandralı gemiyle
ruh senmişsin ardım sıra gelen


orman yolunu düşlüyorum
harita çizmeye kalktığımız
balıkçı teknelerinde
ayakta yediğimiz balığı
içtiğimiz şalgamı düşünüyorum
vapurun gelip binişimizi
kırmızı atkını
yeşil montumu
saman kağıdı defterine çizdiğim resmini hatırlıyorum

o eski zamanları
güzel olan
bize ait olan zamanları

-gece saçını savur yel olsun alsın hüznümüzü-

-Beirut çalıyor duyuyor musun?-

4 Mayıs 2013 Cumartesi

bitizdir

rüyamda gördüm desem
yalandır denilir
çünkü klişe severiz hep birlikte
yok muydu başka bahanen diyeceksin
ama gerçekten gördüm
nasıl inandırabilirim ki
sürekli şüphe ile bakarken sen


kalabalıktı ortalık
görünce beni sarılmak için koştun
farkındaydım
elimi uzattım elini tuttum
sana acı çektirmek istedim
umurunda olmamıştır belki
daha da abarttım
daha çok acı çek istedim
intikam düşüncesi bürümüştü küçücük beynimi
öbürüne
yanındakine sarıldım
hafifçe arkaya doğru eğdim
saçlarının arasındaydı parmaklarım
dudaklarına yapıştım
elinden tuttum yürüdük
arkama bakmak istedim
nasıl bir yüz ifaden var görmek istedim
bakmadım
daha etkili olur diye düşündüm


işte öyle sevgili
yada öncelerden sevgili
insanız ve küçük düşünürüz
büyük sanırız
bitizdir
küçücük bir eniğizdir
haybeye havlar dururuz