her yere sinmiş ruj izlerin
oje kutularına dolanmış saç telleri
hangi telle astın gençliğini onun
gelmeleri sana sanıp kaçarsın ya
-sen ne büyük aptalsın-
sana değil o gelmeler sen zannedilip aldandığı sanadır
sen bir boş tabuttun hani öyle derdin
sahi kim taşıyor seni ellerin dışarıda sallanırken
bir çay içimlikti senin kaçışın
hadi bırakta koşmayı gel otur..