26 Ocak 2012 Perşembe

gece saçlı

yolumuz ayrı biliyorum
yarattığın bir hayal
bir hayalle nasıl baş edilir ki

rakı bardağında balık
çok güzel bir kaç göz yaşı eşliğinde düşünmek
ikinci dublede etrafta dolanan 
eskiz kağıdına çizilmiş silik portreler

acı bir gülümseme oturur dudakların kenarına
gözlerden akan yaşlar kendi başına
dudağa oturan acı gülümseme kendi başına
eller havada döner müziğin ritmine uymadan

yangın çıktı bende
darmadağın bir iskelet
kapanan bir zarf
adressiz postalanır
hiçbir zaman gitmeyecek yerine
tedavülden kalkmış dört pul sarı zarfın üstünde
kurşun kalemle yazılmış
dökülen yaşlarla yıpranan saman kağıdı
zamansızlığa gönderilen bir mektup

kaldırım taşlarını sayıyor gökyüzünün siyahlığına aldırmadan
çizgilere basmadan yürümekle meşgul etme çabasında
kimsesiz bir yarıştı içinde bulunduğu

güneş yakmıyordu artık buzun dondurmadığı  gibi
hissizlik nasıl bir boşluk
herhangi bir dile tercümesi yapılabilir mi
anlatılabilir mi bilinen dillerde

nerede olduğunu biliyorum
gittiğin her yolun nereye çıkacağını 
hangi köşede beklesem
gece saçlı...

15 Ocak 2012 Pazar

vehamet

dilimin ucuna gelipte  söyleyemediklerim
ellerini tutarken  gözlerine bakarken
utancımdan hep içimde biriktirdiklerim
ne güzel demiş şair


"halbuki  aşk, başka ne olsundu ki hayatın mazereti
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
vay ki gençtim"


velev ki gencim hala 
söyleyemediklerim diz boyu
kapanırken kepenkleri dükkanların
seslerinde kepenklerin dağılıyor sessizliğim


saçlarını okşamak
berberliğe aşık olan çırağın dükkanı açma sevinci gibi
acemi fakat öğrenecek o denli seviyor ki mesleğini yada mesleği olacak mesleği


sandığını açabilecek misin bana
sandığın gibi değil bu 
her ne saklıyorsan içinde
dökecek misin


ben hala utanıyorum 
ne zaman geçer ve her geçen içimden
sana yol olur
bilmiyorum...


"ben rehnedilmiş yelkovan gibi
hani akrebi seven ama yüreği takvim yokuşlarında"