21 Aralık 2011 Çarşamba

gidememek...

boş bir sokak
sadece sokak lambası
gidememenin
hep yenik düşmenin kalbe
şahitleridir


bitmesin diye sarılma
zamana yalvarma miadı




gidememek değil bu gitmemek
vazgeçmemek
her şeye rağmen onu hissetmek




- bir çay içimlik değil bu gece saçlı-

4 Aralık 2011 Pazar

ot kim

sloganlar atılırdı
"halkaların kardeşliği" ana temasıydı toplanmanın
ben aşıktım
her halk kardeş olmasın
"halkların aşkı" da yer almalıydı pankartlarda




içimdeki kederle meydana girdim
kinliydim
devlet ananın copu omzumda parlıyordu
sana da kızgındım
sözlerin çarpıyordu suratıma
gözlerime kaçan devlet ananın biber gazı
gözlerim yaşarıyor sade biber gazından değil
senin gidişin de etkendir
limonlar dağıtılır ya meydan da
almak istemem
"erkekler ağlamaz" dendi hep
ve ağlamak için devlet anaya sarılırdım
hırpalardım kinliydim ona
copunu parlatınca sırtımda
atınca biber gazını ağlardım
kimse bilmezdi gerçekten ağladığımı
devlet anaya daha da kinlenirdi meydan
bende rahat rahat ağlardım




ara sokaklarda yazı yazılmadık duvar bırakmazdık
her sloganın sonunda küçük
dikkat çekmeyecek şekilde
aşklarımızı da yazardık
bir tek biz bilirdik
kimse farkına varmazdı
hep aşklarımızın o sokaklardan geçmesini dilerdik
bilirdik geçseler de göremeyeceklerdi
solculuk oyunları oynardık
aşka vaktimiz yoktu
biz insanlığı kurtarmak için çabalardık
kimseye söylemezdik
hepimizde bir aşk vardı
utanırdık anlatamazdık
zaman kaybıydı, düşüncelerimizde aşka yer yoktu
öyle kandırırdık kendimizi
yalnız kalınca kendimizle
işte o zaman yaşamaya başlardık aşklarımızı




büyüdük
solculuk oyunlarını bıraktık
artık duvarlara slogan yazmıyoruz
kalemlerimizle kağıtlara yazıyoruz
insanları kurtarmaktan vazgeçtik
artık daha yaşanılası bir dünya için çabalıyoruz
eskiden kalma bir alışkanlık olsa gerek
hala aşklarımızdan bahsedemiyoruz
utanıyoruz
hala yer yok birlikteyken aşklarımıza
hala yalnız kalınca yaşıyoruz
herkesin başka bir kaygısı  var artık
değiştik değişmesine de hala bazı huylarımız aynı
ışıklar yanarken sokaklarda etrafımıza bakarak yürüyoruz
korkacak bir şeyimiz yok oysa ki
ellerimizde sprey boyalar yada ceplerimizde limon yok
aşklarımızı da yazmıyoruz artık duvarlara sloganları yazmayı bıraktığımızdan beri




artık kendi sözlerimize gölgeyiz
bedenlerimiz yer çekimine yenik düşmüş
bir tek aşklarımızdı bize kalan
neydi sebebi
kimseye anlatamadığımız için yok mu sayıldılar da onlara el uzatmadılar
yoksa kendimize bile sesli bir şekilde söyleyemediğimiz için
çünkü "yerin kulağı vardı" hep içimizde kaldılar




artık söylesek bile bir şey değişmeyecek gibi
aşık olduklarımız hep başkalarıyla
belki beklediler biz sustukça
onlar susmayanlara bizce "ot olanlara" gittiler
şimdi kim ot..

2 Aralık 2011 Cuma

renk hokkabazı

geleceğini çiziyorsun ya zamanın üstüne
renkler etrafında
gecenin rengi bulaşmış saçlarına
yüzüne çizdiğin yorgunluk çizgileri
ne yorgunlukların ne acıların izleri
belki de ulaşamadığın aşklarının
hayal kırıklıkların belki de


umudu da çiz
sevmeyi sevilmeyi de
güzel bir aşk çiz zaman çizgisine
olimpostakiler kıskansın


özlemi çiz birazda hasret rengi at üstüne
kavuşmayı unutma
vuslatsız bir ömür neye yarar ki

birazda güven olsun zaman çizginde
kötülükte olsun serptiğin renkler içinde
hayal kırıklıklarına azıcık yer ver


renkler elinde
renk hokkabazısın

gece saçlı
sen zamansızlıksın

-özledim-